22 Aralık 2016 Perşembe

Büyükelçi Karlov'un ardından Türk-Rus ilişkileri

 

   Türkiye iki gün önce kahpe bir suikast girişimi yaşadı. Rusya Federasyonu'nun Türkiye büyükelçisi Andrey Karlov Ankara'da katılmış olduğu bir resim sergisinde arkasından vurulmak suretiyle katledildi. Görgü tanıkları olay sırasında suikastçının Suriye ve Halep'le ilgili nutuklar attığından bahsettiler. Kısa sürede saldırganın Aydın Söke doğumlu 22 yaşında polis memuru Mevlüt Mert Altıntaş olduğu ortaya çıkarıldı. Suikastın tam da Türk-Rus ilişkilerinin rayına oturmaya başladığı şu zamanlarda gerçekleştirilmesi elbette tesadüf değildi. Neyse ki beklenen olmadı ve Gerek Rus gerekse de Türk yetkililer olayı olgunlukla karşıladı. İki taraf da bunun bir terör eylemi olduğu ve amacının iki ülke ilişkilerine zarar vermek olduğu konusunda görüş birliğine vardılar. Peki bu saldırıyı yapan gerçekten Rusya'ya tepkili İslamcı bir genç miydi yoksa olayın bambaşka bir yüzü mü vardı?


   Katil Mevlüt Mert Altıntaş'ın polis memuru olduğu ilk ortaya çıktığı zaman suikastın bir FETÖ eylemi olduğuna inanmaya başlamıştım. Herkesin bildiği üzere ülkemiz 15 Temmuz'da FETÖ'nün darbe girişimine maruz kalmıştı. FETÖ, darbe girişimi sırasında "Yurtta Sulh Konseyi", "Yurtta Sulh Harekatı" gibi Atatürkçü terminolojiyi kullanmış ve hedef kitlesini CHP tabanı olarak belirlemişti. Niyetleri darbe girişimini meşru kılmak için darbeyi Atatürkçüler yapmış gibi gösterip CHP kitlesini yanlarına çekmekti. Karlov suikastında da aynı taktiği izlediklerini düşünüyorum. Suikastçı Mevlüt Mert Altıntaş'ın Suriye ve Halep'le ilgili sloganlar atması olaya tamamen İslamcıların yapmış olduğu süsünü vermek için. FETÖ'yü bilenler ve eskiden beri takip edenler bu örgüt için ne Atatürkçülüğün ne de İslamcılığın önemli olduğunu bilirler.

   Saldırıyı FETÖ'nün yapmış olduğu kesin olarak kanıtlanmadı ancak bu saldırıdaki amacın Türk-Rus ilişkilerine zarar vermek olduğu kesin. Suriye İç Savaşı başladığından ve özellikle 24 Kasım 2015'te Rus uçağının düşürülmesinden bu yana Türk-Rus ilişkileri en gergin dönemi yaşadı. Zaten gerek Cumhuriyet gerekse de Osmanlı döneminden bu yana Rusya'yla neredeyse 500 yıllık bir rekabetimiz söz konusu. Öte yandan Rusya ile aramızda "ne seninle ne de sensiz" tadında bir bağ vardır. İlişkiler, bu iki ülkenin yayılma alanları olan Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya ve Orta Doğu'nun ortak olmasından dolayı hiçbir zaman tam olarak iyi olmasa da komşu olmalarından ve birçok alanda birbirlerine muhtaç olmalarından dolayı da tam olarak bozulmaz, bozulamaz. Uçak krizinden sonra bu olgu bir kez daha fark edildi ve Karlov suikastına daha olgun bir şekilde yaklaşıldı.

   Suriye ve bölge için barışın ancak Türkiye, Rusya ve İran arasında varılacak bir uzlaşmayla gelebileceğini düşünenlerdenim. Nitekim bu üç ülke de şu an bunun çabasını vermektedir. Her ne kadar FETÖ, DEAŞ, Haşdi Şabi vs. gibi dini ve mezhepsel gerilimleri kaşıyan terör örgütleri bu ilişkilere zarar vermek istese de tarihsel birikim ve siyasi olgunlukla bunun üzerine gidilmeli. Türk-Rus işbirliği sadece bu iki ülke için değil, bölge ve hatta dünya için de barışın garantisi. Önümüzdeki dönemde Türkiye ve Rusya'nın daha da yakınlaşmasını ve başta dış politika olmak üzere işbirliğini daha da genişletmesini umut ediyorum.

0 yorum to “Büyükelçi Karlov'un ardından Türk-Rus ilişkileri”

Yorum Gönder