Türkiye'nin uzun süredir üzerinde tartıştığı bir konu var: Başkanlık sistemi. Başta AK Parti iktidarı olmak üzere ülkemizdeki birçok siyasetçi, akademisyen ve gazeteci Türkiye'de parlamenter sistemin tıkandığını ve ülke sorunlarına çözüm sağlayamadığı görüşünü savunuyor. Şu an yaşamakta olduğumuz ve bizi bu sisteme adım adım götüren süreç ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Ülkedeki fiili durumu hukuka uygun hale getirelim." çağrısıyla başladı. Bu davet doğal olarak hükümet tarafından olumlu karşılandı ve AK Parti-MHP arasında ''Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi'' müzakereleri başladı. Peki gerçekten de savunanlarının iddia ettiği gibi parlamenter sistemin sonuna mı geldik yoksa muhalefetin dediği gibi "tek adam diktatörlüğü" mü yaratılmak isteniyor?
Başkanlık sistemi gündeme geldiği zamanlarda hep amansız tartışmalara yol açtığı için "Türk tipi başkanlık sistemi" de denen AK Parti'nin savunduğu modelin ne olduğu hiçbir zaman tam olarak kamuoyuna anlatılamadı. Bundan dolayı birçok insan,haklı olarak, bu değişikliğin Recep Tayyip Erdoğan'ı daha da güçlendirmek için yapılacağını ve gerçekte ülkenin bir sistem sıkıntısı yaşamadığını düşündü, düşünüyor. Halkın tutumu 15 Temmuz darbe girişimine kadar bu yönde seyretti. Öyle ki tarafsız araştırma şirketlerine göre 15 Temmuz darbe girişiminden önce başkanlık sistemine destek %40'larda iken(ki bu AK Parti'nin genel seçimlerde aldığı %50'ye yakın oy oranından bile düşüktür) sonrasında %50'yi bile geçti. Aynı şirketler kamuoyundaki bu algı değişiminin, toplumun güçlü bir lider ve güçlü bir yönetim isteğindeki artışından dolayı olduğunu söylüyorlar. Böyle bir atmosferde,zaten ülkede var olan fiili durumun da etkisiyle, Devlet Bahçeli başkanlık sistemini iki ay önce tekrar gündeme getirdi.
Geldiğimiz noktada AK Parti ve MHP birçok konuda uzlaşmış görünüyor. Bunda iktidarın MHP'nin taleplerini samimi bir şekilde dinlemesi önemli rol oynuyor. CHP ise muhalefetini yapılmakta olan değişimin sistem değil rejim değişikliği olduğu ve bunda rol oynamak istemediği ekseninde ilerletiyor. Bu doğrultuda AK Parti'den çok MHP'ye yükleniyor ve Bahçeli'yi iktidarın peşine takılmakla suçluyor. CHP'nin bu siyasetinin temelinde ise AK Parti'nin iddia ettiği gibi parlementer sistemin sonuna gelindiğine inanmamasının yanında MHP lideri Bahçeli'nin son "Anayasa çiğneniyor. Fiili durumu hukuki duruma uygun hale getirmeliyiz." çıkışına sert bir cephe alması yatıyor.
Kişisel olarak ülkemizde parlementer sistemin tıkandığını düşünmüyorum. Tam aksine başkanlık sistemi yerine parlamenter sistemimizi güçlendirmeye odaklanmalıyız. Öte yandan CHP'nin tutumunun da yanlış olduğuna inanıyorum. CHP, Anayasa Komisyonu'nda küskünleri oynamaktansa bu süreçte daha aktif nasıl rol alırım diye düşünmeli ve MHP'nin yaptığı gibi kendi taleplerini ortaya koymalı. Referandumdan yani milli iradeden korkmak ise Atatürk'ün partisi olan CHP'ye asla yakışmayacak bir davranış olacağından böyle bir senaryoyu düşünmek bile istemiyorum. Şu gerçek de asla unutulmamalıdır ki bu ülkede sadece AK Parti ve MHP yok, CHP de var. CHP'nin katkısı olmadan hazırlanacak bir anayasa ülkemize fayda vermez. Bu gerçeği hem CHP'lilerin hem de diğerlerinin görerek hareket etmesi gerekiyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Mhp 7 hazirandaki tehlikeyi acikca gormustur bence.cubku eger chp 5 puan fazla ak parti 5 puan eksik alsaydi suan bu devletin yonetim kademelerinde hdp kadrolari vardi.peki bu olsaydi su an turkiyenin hali ne olurdu onu dusunmek lazim.
YanıtlaSilUlke bolunurdu cok acik ve net. Zaten 2014'te zirveye ulasan CHP-MHP ittifaki CHP'nin 7 hazirandan sonra HDP'nin de icinde oldugu bir koalisyon istemesiyle son buldu. CHP'nin bundan sonra MHP ile biraraya gelmesi cok zor.
YanıtlaSil