27 Ocak 2017 Cuma

Anayasa referandumu ve iki kutuplu Türkiye


  Türkiye referanduma doğru koşar adımlarla ilerliyor. Gerek evet gerek hayır cephesi meydanlara inmek için gün sayıyor. Halk ise halen kararını net olarak vermiş değil. Bilinen bir şey varsa o da Türk halkının yeni gelecek sistem hakkında ortadan ikiye ayrıldığı. Zaten anket şirketleri de evet ya da hayır hangi taraf kazanırsa kazansın sonucun kıl payı olacağı konusunda hemfikir. Şu bir gerçek ki Türkiye büyük bir değişim yaşıyor. İki kutuplu Türkiye'ye doğru giden bir sürecin içerisindeyiz. Ben kim galip gelirse gelsin artık Türk siyasetini bu iki kutbun belirleyeceğini düşünüyorum.

   Peki Türkiye'nin siyasi eksenini ne belirliyor? Türklere karşı Kürtler mi? Sünnilere karşı Aleviler mi yoksa sağcılara karşı solcular mı? Hiçbiri değil. Türkiye artık Soğuk Savaş döneminin Türkiyesi değil. Zaten son 200 yıllık Türk tarihindeki temel ayrım da bunlar değildi. Ülkemiz 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı'ndan bu yana modernleşme (Batılılaşma) çabası içerisinde. O tarihten bu yana Türk siyaseti, ülkenin imparatorluğun mirasçısı olduğunu ve İslam dünyasıyla yakınlaşması gerektiğini iddia eden İslamcılarla, Osmanlı'nın geri kalmasının sebebinin Batı'daki gelişmelerden uzak kalmasından dolayı olduğunu iddia eden laikler arasında ayrılmış durumda. Bu çatışmanın 1923'te ilan edilen laik Cumhuriyetle bittiği sanılıyordu. Halbuki bu büyük bir yanılgıydı ve Osmanlı'nın birçok konusunu miras aldığımız gibi bunu da aynen almıştık.

   Cumhuriyet elitleri (İstanbul merkezli kurulu düzen), yıllarca Anadolu'da şekillenmekte olan ve Demokrat Parti'yle birlikte güç kazanmaya başlayan muhalif hareketi görmezden geldi. Zaten devletin birçok elementinin de aleyhine çalıştığı bu sağ-muhalif hareket, AK Parti iktidarına kadar ciddi anlamda bir güce ulaşamadı. Kemalistlere göre İslamcılar(onların deyimiyle irtica), laik demokratik rejimi ortadan kaldırmaya ve ülkeyi Batı ekseninden uzaklaştırmaya çalışıyorlardı. Demokrasi onlara göre amaçlarına giden yolda bir kılıftan ibaretti.  Karşı taraf bunları her zaman şiddetle reddetti ve kendi argümanlarını ortaya koydu. Türkiye 21. yüzyıla girerken tablo buydu.

   İstanbul'a karşı Anadolu'nun mevcut temsilcisi olarak görülebilecek AK Parti iktidarı, son dönemde Türkiye'de birçok önemli değişime imza attı. Kabul edelim ya da etmeyelim her türlü engellemelere rağmen son 14 yıldır girdiği her seçimden hem kazanarak hem de oylarını arttırarak çıktı. Son geldiğimiz süreçte gerek HDP'nin siyasi iflası gerekse de son AK Parti-MHP mutabakatı bu hareketin gücünün zirvesinde olduğunu gösteriyor. Türkiye süratle iki kutuplu bir ülke olmaya doğru gidiyor. Meclisteki diğer iki partinin yani HDP ve MHP'nin oylarının önümüzdeki referandumla beraber iki büyük eğilime dağılacağını düşünüyorum. Bu referandumda seçmenin tercihini ise şu soruya verdiği yanıt belirleyecek: Türkiye bölgesinde daha aktif rol üstlenip imparatorluk kurma yolunda mı ilerlemeli yoksa Avrupa Birliği'ne öncelik veren bir ulus devlet olarak mı kalmalı? Peki siz hangi taraftasınız?

Resmin kaynağı: http://one-europe.net/user/files/Andreea%20C.%20Apostol/turkey-eu.jpg

1 yorum:

  1. Kesinlikle daha aktif rol kazanip bolgede gucunu belli etmeli.cunku gecmisten gelen kazanimlar sen istesende istemesen senin pesinden gelir.bunu gormezden gelmek dna kodlarini inkar etmek demektir.

    YanıtlaSil